İLLEGAL
Mesaj Sayısı : 834 Yaş : 32 Nerden : Cehennet Okul : Rize Lisesi Sınıf : TMFENSOS Ruh hali : A-Normal Hangi takımlısın : BJK Müzik: : RAP Reputation : 15 Puan : 121875 Kayıt tarihi : 22/08/07
Oyun Üye: (10/10) İyi Üye: 30
| Konu: ATATÜRK'ÜN HAYATI VE KİŞİLİĞİ 1 2007-09-07, 15:02 | |
| ATATÜRK'ÜN HAYATI VE KİŞİLİĞİ
Mustafa Kemal Atatürk,1881 yılında Selânik'te doğdu. Babası Ali
Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Ali Rıza Efendi Selânik
yerlilerindendi. Uzak dedeleri Vidin'den ayrılarak Serez'de
yerleşmişler, oradan da Selânik'e gelmişlerdi. A1i Rıza Efendi,
hayatının ilk devirlerinde gümrük memurluğu yapmış, daha sonraları
memuriyeti terkederek kereste ticareti ile meşgul olmuştu. Atatürk'ün
annesi Zübeyde Hanım da Selânik yakınlannda Langaza adı verilen
kasabada yerleşmiş eski bir Türk ailesine mensuptu. Bu aile, soy olarak
Anadolu'dan Rumeli'ye geçmiş yörüklerdendi ve 'Varyemez oğulları'
olarak tanınıyorlardı. Bu ailenin Langaza'da büyük çiftlikleri vardı;
tarım yanında hayvancılıkla meşgul idiler.
1871 yılında Zübeyde Hanım ile evlenen Ali Rıza Efendi'nin henüz
elli yaşlarında iken 1888 yılında ölmesi üzerine, yedi-sekiz yaşlarında
yetim kalan küçük Mustafa'nın büyütülmesi ve yetiştirilmesi görevi,
büyük Türk kadını Zübeyde Hanım'a düştü.
Küçük Mustafa, ilk öğrenimine bir süre annesinin arzusuna uyarak
Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde devam etti; fakat çok
geçmeden babasının isteği ile Selânik'te çağdaş eğitim yapan Şemsi
Efendi Mektebi'ne geçti ve ilkokulu burada bitirdi. Şemsi Efendi, yeni
öğrencisinin yeteneklerini ve zekâsını takdir ettiğinden, küçük
Mustafa'nın kendi okulunda bulunmasından son derece memnundu. Küçük
Mustafa, bu okulda okurken babası öldü. Bu sıralarda isimleri Makbule
ve Naciye olmak üzere kendisinden küçük iki kız kardeşi bulunuyordu.
Babaları öldüğü zaman küçük Mustafa yedi, Makbule bir yaşını henüz
doldurmuştu; Naciye ise kırk günlüktü. Bu en küçük kardeşleri genç kız
iken Selânik'te öldü.
Ali Rıza Efendi'nin ölümü üzerine, Zübeyde Hanım üç çocuğu ile bir
süre Selânik yakınlarındaki Rapla çiftliğinde subaşılık yapan kardeşi
Hüseyin Efendi'nin yanına yerleşti. Çiftlik hayatı nederiyle küçük
Mustafa'nın öğrenimi ister istemez bir süre aksamıştı. Fakat çok
geçmeden Selânik'e dönerek halasının yanında, bıraktığı yerden
öğrenimine devam etti.
Küçük Mustafa, Şemsi Efendi İlkokulu'ndan sonra bir süre Selânik
Mülkiye Rüştiyesi'ne devam etti ise de Kaymak Hafız adlı Arapça
öğretmeninin kendisine haksız yere sopa ile vurması üzerine bu okuldan
ayrıldı ve 1893 yılında kendi kararı ile Askerî Rüştiye'ye müracaat
ederek öğrenimine burada devam etti. Yazları, dayısı Hüseyin Efendi'nin
yanına gider, okul zamanına kadar çiftlikte kalırdı. Mustafa bu okulu
gerçekten sevmişti. Arkadaşları arasında zekâsı ve üstün yetenekleri
ile kısa zamanda kendisini gösterdi ve öğretmenlerinin sevgisini
kazandı; öğretmenleri neredeyse kendisine bir arkadaş muamelesi yapma
gereğini hissetmişlerdi.
Bu okulda matematik öğretmenliği yapan Yüzbaşı Mustafa Efendi,
genç öğrencisinin yetenekleri ve zekâsı karşısında sınıftaki diğer
Mustafa'larla aralarındaki farkı belirtmek üzere öğrencisinin adının
sonuna "Kemal" ismini ilâve etti. Artık genç öğrenci Mustafa Kemal
olmuştu.
Mustafa Kemal, Selânik Askerî Rüştiyesi'ni bitirdikten sonra 1896
yılında Manastır Askerî İdadisi'ne girdi. Burada Ömer Naci i1e
arkadaşlık etti. İlerde ünlü bir hatip olarak tanınacak olan bu kişi,
Mustafa Kemal'in hitabet ve edebiyat sevgisinde etkin rol oynadı. Yakın
arkadaşlanndan biri olacak olan Ali Fethi (Okyar) de bu okulda öğrenci
idi. Genç Mustafa Kemal, askerî öğreniminin yanısıra yabancı dil
öğrenimini de ihmal etmiyor; yazları izinli olarak Selânik'e döndüğü
zaman Fransızca dersleri alıyordu.
Genç Mustafa Kemal, Manastır Askerî İdadisi'ni de başarı ile
bitirerek 13 Mart 1899 tarihinde İstanbul'da Harp Okulu'na girdi. 3
senelik başarılı bir Harbiye öğreniminden sonra 10 Şubat 1902'de bu
okulu Teğmen rütbesiyle bitirdi ve öğrenimine Harp Akademisi'nde devam
etti.1903 yılında Üsteğmen olmuştu.11 Ocak 1905 tarihinde de Kurmay
Yüzbaşı rütbesiyle Harp Akademisi'nden mezun oldu. Harp Okulu'nda ve
Harp Akademisi'nde de zekâsı, yetenekleri ve üstün kişiliği ile
kendisini arkadaşlarına ve hocalarına tanıtmış, onların içten sevgi ve
saygısını kazanmıştı. Askerlik derslerine büyük ilgisi yanında
matematiğe, edebiyata ve güzel söz söylemeye karşı da merakı ve eğilimi
vardı. Harbiye'de ve Harp Akademisi'nde, memleket ve millet davaları
ile ilgilenmesi, düşüncelerini cesaretle ifadeden çekinmemesi sebebiyle
aydın ve inkılâpçı bir subay olarak tanınmıştı. Devir istibdat idaresi
idi ve bu davranışları aleyhine olabilirdi; ancak çevresince gerçekten
çok sevilişi, düşüncelerinde samimi oluşu, onun herhangi bir tertibe
kurban gitmesini önlemişti. Bununla beraber Harp Akademisi'nden
mezuniyetini izleyen günlerde istibdat ve padişahlık rejimi aleyhindeki
düşünceleri ve durumu, şüphe çekerek birkaç ay İstanbul'da tutuklu
kaldı; sonra bir nevi sürgün olarak vazife ile 5 Şubat 1905 tarihinde
Suriye bölgesine, Şam'a atandı.
Şam'da 5. Ordu'nun emrinde kaldığı üç yıl içinde Suriye'nin hemen
her yerini görevle dolaşmış, memleket idaresindeki aksaklıkları,
ordunun eğitim ve öğretimindeki eksiklikleri daha da yakından görmüştü.
Mustafa Kemal, burada 1906 yılı Ekim ayı içinde güvendiği bazı
arkadaşlarıyla gizli olarak "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"ni kurdu. Bu
arkadaşlarıyla beraber Beyrut, Yafa ve Kudüs'te de kurdukları cemiyeti
genişletti. Bir ara gizli olarak Mısır ve Yunanistan yoluyla Selânik'e
geçerek burada da "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"nin bir şubesini açtı ve
tekrar Şam'a döndü. Şam'dan uzaklaşışı hükûmetçe duyuldu ise de
âmirleri kendisini koruduğundan bir ceza yoluna gidilmedi. Bir süre
daha Şam'da kaldı. Bu sıralarda 20 Haziran 1907 tarihinde Kolağası
(kıdemli yüzbaşı) oldu ve Şam'daki Ordunun Kurmay Başkanlığında bir
göreve getirildi.
Mustafa Kemal 13 Ekim 1907'de merkezi Manastır'da bulunan 3. Ordu
Karargâhına atandı. Bu Karargâhın Selânik'teki şubesinde çalışmak üzere
Selânik e geldi. Bu sıralarda Selânik'teki "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"
üyelerini de içine almış olan ittihat ve Terakki Cemiyeti" faaliyet
halinde idi. Mustafa Kemal de Selânik'e gelişini takiben bu cemiyete
dahil olarak hizmet görmeye başladı. Memleketin istibdat idaresinden
kurtarılması, yapılacak yenilikler onun da baş düşüncesiydi. Selânik'e
gelişini takiben kısa bir süre sonra 22 Hazıran 1908 de Üsküp-Selânik
arasındaki demiryolu müfettişliği de 3. Ordu Karargâhındaki görevine ek
olarak kendisine verildi.
Bu esnada Rumeli'de büyük faaliyet gösteren "İttihat ve Terakki
Cemiyeti" Abdülhamit'i,1876 Anayasasını yeniden yürürlüğe koymaya ve
kapatılan Meclis-i Mebusan'ı tekrar toplantıya çağırmaya zorlamaktadır.
"Ittihat ve Terakki Cemiyeti nin bu girişimleri adım adım II.
Meşrutiyetin ilânına uzandı.
23 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyet ilân edildiği zaman
Mustafa Kemal, Kolağası rütbesiyle Selânik'te askerî görevini
sürdürmekte, bir yandan da "İttihat ve Terakki Cemiyeti" içinde
çalışarak İstanbul'daki siyasi gelişmeleri yakından izlemektedir. O,
II. Meşrutiyet gibi büyük bir inkılâbı takiben yapılanları kâfi
görmüyor; bu fırsattan yararlanılarak memlekette daha büyük ve daha
köklü değişikliklerin gerçekleştirilmesi gereğine inanıyordu. Fakat
kendisinin görüşleri "İttihat ve Terakki Cemiyeti ileri gelenlerinin
görüş ve düşüncelerine uymadı. Buna rağmen fikirleriyle zamanın söz
sahibi kişilerini uyarmaktan da çekinmiyordu.
II. Meşrutiyet'in ilânı üzerinden henüz bir sene geçmemişti ki
İstanbul'da 13 Nisan 1909'da bu harekete karşı, gerici çevrelerce
desteklenen büyük bir isyan gelişti. Mustafa Kemal, 31 Mart Vak'ası
olarak bilinen bu isyanı bastırmak üzere Rumeli de oluşturulan Hareket
Ordusu'nun Kurmay Başkanlığına getirildi ve bu ordu ile 19 Nisan 1909
tarihinde İstanbul'a geldi. Hareket Ordusu'nun gerek yolda gerekse
İstanbul'daki sevk ve idaresinde Kurmay Başkanı olarak önemli hizmetler
gördü. Hareket Ordusu'nun İstânbul'a girdiği gün halka hitaben
yayımlanan beyannameyi kendisi yazmıştı. Hareket Ordusu'nun duruma
hakim oluşundan sonra Abdülhamit tahttan indirildi, yerine Sultan Reşat
getirildi. Mustafa Kemal, bu gerici olayın bastırılmasından sonra
İstanbul'da çok kalmayarak 16 Mayıs 1909'da tekrar Selânik'e döndü. Bu
sıralarda Selânik ve çevresinde yapılan mânevralarda, tatbikatlarda
düşünce ve görüşlerini cesaretle savunuyor; bu ise bazı üstlerinin
dikkatini çekerken bazılarının da tahammülsüzlüğüne sebep oluyordu.
Kendisi, bir yandan da askerî eğitim konuları üzerinde telif ve tercüme
eserler hazırlıyordu.
O, II. Meşrutiyet'i takiben Ordu'nun "İttihat ve Terakki Cemiyeti"
ile sıkı alâkasının ve siyasete karışmasının tehlikelerini sezinlemeye
başlamış, bu görüşlerini 22 Eylül 1909'da Selânik'te toplanan "İttihat
ve Terakki Bûyük Kongresi"nde açıkça dile getirmişti. Fâkat Cemiyetin
önde gelenleri onun bu görüşlerini paylaşmadılar. Mustafa Kemal de
kendisini Cemiyetten uzak tutarak doğrudan doğruya askeri vazifesine
verdi. "İttihat ve Terakki Cemiyeti" ile anlaşmazlığı ve aralarının
açılması böyle başladı.
Mustafa Kemal, Selânik'teki görevini başarı i1e yürütürken 1910
yılı Eylül ayında Pik2ırdi manevralarını izleme amacıyla Fransa'ya
gönderildi. Burada Fransız Ordusunu ve komutanlarını yakından tanıdı.
Selânik'e dönüşünden kısa süre sonra 1911 Mart'ında Arnavutluk'ta bir
isyan çıktı. Bu isyanı bastırmak üzere düzenlenen harekâtta Harbiye
Nazırı Mahmut Şevket Paşa'nın yanında görev aldı.
Mustafa Kemal, 15 Ocak 1911'de 3. Ordu Karargâhındaki görevinden
alınarak evvelâ 5. Kolordu Karargâhında, daha sonra yine Selânik'te
bulunan 38. Piyade Alayı'nda görevlendirildi. Bu atamadan amaç,
kendisine kıta hizmeti gördürerek onu başarısızlığa sürüklemek; bu
suretle şevk ve hevesini bir ölçüde kırmak idi. Ama O, bu görevde de
büyük başarılar gösterdi; eskiden olduğu gibi yine kumandanlarının,
arkadaşlarının sevgi ve saygısını kazandı. Selânik garnizonundaki
subaylar gittikçe onun etrafında toplanıyorlardı. Bu durum 3. Ordu
Müfettişliğinin hoşuna gitmedi. Onu Selânik'teki vazifesinden ayırarak
27 Eylül 1911 tarihinde İstanbul'da Genelkurmay Başkanlığında bir
göreve tayin ettiler. Mustafa Kemal bu atama üzerine İstanbul'a gelerek
bir süre Genelkurmay Başkanlığında çalıştı.
5 Ekim 1911'de İtalyanlar Trablusgarp'a hücum ederek istilâ
hareketlerine başlamışlardı. Mustafa Kemal, bu bölgede görev almak
üzere 15 Ekim 1911'de İstanbul'dan ayrıldı. Trablusgarp'a gelişini
takiben bir süre Tobruk ve Derne Bölgelerinde gönüllü mahalli
kuvvetlerin başında bulundu.12 Mart 1912 de Derne Komutanlığına
getirildi. Bu sıralarda 27 Kasim 1911 tarihinde binbaşılığa terfi etti.
1912 yılı Ekiminde Balkan Harbi başlamıştı. Mustafa Kemal, 24 Ekim
1912'de Trablusgarp'tan hareket ederek İstanbul'a geldi. 21 Kasım
1912'de Gelibolu'da bulunan Bahr-i Sefîd (Akdeniz) Boğazı Kuvay-ı
Mürettebesi Komutanlığı Harekât Şubesi Müdürlüğüne atandı. Bu atama
üzerine Gelibolu ya geldi. Olaylar süratle gelişmiş, baba memleketi
Selânik düşmüş, Bulgar Ordusu ilerleyerek Çatalca'ya kadar gelmişti. Bu
elim vaziyet kendisini çok üzdü. Bu cephede bir süre sonra Bolayır
Kolordusu Kurmay Başkanlığına getirildi. Bu görevde iken Dimetoka ve
Edirne'nin düşmandan geri alınışında büyük hizmetleri gördü.
Mustafa Kemal, Balkan Harbinden sonra, 27 Ekim 1913 tarihinde Sofya Ataşemiliterliğine atandı.11 Ocak 1914 tarihinden itibaren Belgrat ve Çetine Ataşemiliterliklerini yürütme görevi de kendisine verildi. Sofya Ataşemiliterliğine atandığı günlerde yakın arkadaşı Ali Fethi (Okyar) de Sofya Elçiliğine atanmıştı. Mustafa Kemal Sofya Ataşemiliterliği esnasında 1 Mart 1914 tarihinde yarbaylığa terfi etti.1915 yılı Ocak sonlarına kadar Sofya'da kaldı.
Bu sıralarda 1 Ağustos 1914'te Almanya'nın Rusya'ya harp ilanı ile I. Dünya Savaşı başlamıştı. Mustafa Kema1 gelişen siyasi ve askeri olayları büyük bir dikkatle izlemekte; bir taraftan da görüş ve düşüncelerini Harbiye Nezaretine bildirmekte idi. Ona göre katılma zorunlu hale gelmedikçe Osmanlı Devleti bu büyük savaşın dışında kalmalıydı. Ancak olayların süratle gelişmesi 29 Ekim 1914'te Osmanlı Devletini de ister istemez İttifak Devletleri yanında harbe girmek mecburiyetinde bıraktı. Mustafa Kema1 bu gelişmeler üzerine Başkumandanlıktan kendisine faal bir hizmet istedi ise de uzun süre bu isteği yerine getirilmedi. Nihayet ısrarı üzerine, kendisini 20 Ocak 1915 tarihinde, Tekirdağ'da teşkil edilecek 19. Tümen Komutanlığına tayin ettiler. Mustafa Kemal, bu tayin üzerine Sofya dan ayrılarak İstanbul a döndü; derhal yeni görev yerine hareket ederek Tümenini kurdu. Bu Tümen kısa süre sonra görülen lüzum üzerine 25 Şubat 1915'te Tekirdağ'dan Maydos (Eceabat)'a nakledildi. Mustafa Kemal burada,19. Tümene ilâveten 9. Tümenin 2 Piyade Alayı ve bazı topçu birlikleri de emrine verilerek Maydos Mıntıkası Kumandanı olarak görev yaptı. | |
|
kwonakrep Çömez Üye
Mesaj Sayısı : 17 Yaş : 33 Ruh hali : Normal Hangi takımlısın : FenerBahçe Müzik: : dinlemem Reputation : 0 Puan : 118840 Kayıt tarihi : 20/01/08
| Konu: Geri: ATATÜRK'ÜN HAYATI VE KİŞİLİĞİ 1 2008-01-24, 17:52 | |
| tşk | |
|